Borçlar Hukukunda Yanılma Halleri Nelerdir?

Anasayfa » Faaliyet Alanlarımız » Borçlar Hukuku » Borçlar Hukukunda Yanılma Halleri Nelerdir?

Borçlar Hukukunda Yanılma Halleri Nelerdir? | Mükyen Hukuk

Öncelikle belirtmek gerekir ki; irade özgürlüğü ilkesi Türkiye özel hukukuna hakim olan temel ilkelerden birisidir ve kişilerin kendi lehine hak ve aleyhine borç yaratabilmesi anlamı taşır. Söz konusu bu ilkenin Borçlar Kanunundaki temellerinden birisi sözleşme özerkliğidir. Buna göre; şahıslar aralarında düzenleyecekleri sözleşmelerin içeriğine genel hükümlere bağlı kalmak kaydıyla özgürce karar verebilirler. Buna ek olarak sözleşme özgürlüğü kapsamında kişi, sözleşme yapıp yapmamakta ya da sözleşmeyi kiminle yapacağı gibi şeylerde de serbest bir seçim hakkına sahiptir. Bu bağlamda kişiler arasında düzenlenen sözleşmenin esas unsurunu irade beyanları meydana getirir. Öyle ki; herhangi bir şekilde hukuki bir işlemin kurulması sadece irade beyanının açıklanması ile mümkün olur. Buna bağlı olarak irade bozukluğu halleri tek taraflı hukuki işlemler bakımından da gündeme gelir. Tanımlamak gerekirse irade bozukluğu; bir sözleşme yapılırken taraflardan birinin işlem iradesinin oluşum veya beyanı aşamasında ortaya çıkan sakatlık olarak tanımlanabilir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında yanılma haliyle ilgili olarak “Yanılma (hata); iç irade ile beyan arasında istemeyerek meydana gelen bir uygunsuzluk halidir. Diğer bir anlatımla hata, bir hukuki işlem yaparken irade beyanında bulunan kimsenin düşünmediği, arzu etmediği bir husus için istemeyerek iradesini beyan etmesidir. İradesini beyan etmek isteyen kimse, kendi dalgınlığı veya yanlış anlaması sonucunda gerçek iradesini istemediği bir şekilde açığa vurmuş olabileceği gibi; hata, beyanda bulunan kişinin dışında ortaya çıkan birtakım nedenlerden ötürü de olabilir. Böylelikle kişi, gerçek iradesine uymayan bir beyanda bulunarak iradesini sakatlamaktadır. Yanılgıya düşen kişi karşı tarafın bir etkisi veya kusuru olmaksızın iradesine uygun olmayan bildirimde bulunmaktadır.” ifadelerine yer verilmiştir.

Türk Borçlar Kanununun 30. maddesinde “Sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya düşen taraf, sözleşme ile bağlı olmaz.” ifadesi yer alır. Türk Borçlar Kanununun 31. maddesinde ise açıklamada yanılma hallerinin esaslı halleri ile ilgili düzenleme yer alır ve söz konusu kanun maddesine aşağıda yer verilmiştir.

Türk Borçlar Kanunu Madde 31

  1. Yanılan, kurulmasını istediği sözleşmeden başka bir sözleşme için iradesini açıklamışsa.
  2. Yanılan, istediğinden başka bir konu için iradesini açıklamışsa.
  3. Yanılan, sözleşme yapma iradesini, gerçekte sözleşme yapmak istediği kişiden başkasına açıklamışsa.
  4. Yanılan, sözleşmeyi yaparken belirli nitelikleri olan bir kişiyi dikkate almasına karşın başka bir kişi için iradesini açıklamışsa.
  5. Yanılan, gerçekte üstlenmek istediğinden önemli ölçüde fazla bir edim için veya gerçekte istediğinden önemli ölçüde az bir karşı edim için iradesini açıklamışsa. Basit hesap yanlışlıkları sözleşmenin geçerliliğini etkilemez; bunların düzeltilmesi ile yetinilir.

Esaslı Yanılma Nedir?

Daha önce de belirttiğimiz gibi Türk Borçlar Kanununda her yanılma sözleşmenin iptali sonucunu ortaya çıkarmaz ve sadece esaslı yanılmalar nedeniyle sözleşmenin iptali yoluna başvurulabilir. Bu sebeple esaslı yanılma kavramını açıklamakta yarar var. Burada belirtmek gerekir ki; esaslı yanılma durumları saikte yanılmanın dışında kalan açıklama yanılmaları olarak değerlendirilir. Türk Borçlar Kanunu 31. maddesine yukarıda yer vermiştik ancak esaslı yanılma halleri söz konusu bu beş bent ile sınırlı değildir. Buna göre; söz konusu bu kapsamda değerlendirilen tüm hata durumları sözleşmenin iptaline sebep olabilir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir kararında esaslı yanılmaya ilişkin oldukça detaylı açıklamalara yer verilmiştir. Bu açıklamada “Yanılma günlük hayatta sık rastlanan bir olaydır. Yanılmanın çeşitli türleri vardır. Zaman yönünden yanılma türleri, geçmişteki, hâldeki ve gelecekteki bir olay veya duruma ilişkin yanılma olmak üzere üçe ayrılır. Ayrıca yanılmanın hukuki ve fiili yanılma şeklinde ikiye ayrılması mümkündür. TBK. m. 30 “esaslı yanılma”, “esaslı olmayan yanılma” ayrımını yapmaktadır. Sözü geçen maddeye göre sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya düşen taraf, sözleşme ile bağlı olmaz. Buna karşılık esaslı olmayan yanılmada sözleşmenin geçerliliği kesin olup, burada yapılan sözleşmeyi iptal edemez. Esaslı yanılma, Türk Borçlar Kanunu'nda tanımlanmış olmamakla birlikte, TBK. m.31/I, bent 1 – 5'te ve 32'de bunun örnekleri sayılmıştır. Sözü geçen 31/I. maddede 5 bentte sayılan esaslı yanılma hâlleri beyan yanılması iken, 32. maddede düzenlenen esaslı yanılma hâli nitelikli saik yanılması, yani temel yanılmasıdır.” ifadeleri yer alır.

Türk Borçlar Kanunu çerçevesinde hukuken önemli olan saik yanılmasını üç hâlde düzenlemiştir. Bu haller; temel yanılması, aldatma ve gabin hâlleridir. Türk Borçlar Kanununun 31. maddesinde “Özellikle aşağıda sayılan yanılma hâlleri esaslıdır: 1. Yanılan, kurulmasını istediği sözleşmeden başka bir sözleşme için iradesini açıklamışsa. 2. Yanılan, istediğinden başka bir konu için iradesini açıklamışsa. 3. Yanılan, sözleşme yapma iradesini, gerçekte sözleşme yapmak istediği kişiden başkasına açıklamışsa. 4. Yanılan, sözleşmeyi yaparken belirli nitelikleri olan bir kişiyi dikkate almasına karşın başka bir kişi için iradesini açıklamışsa. 5. Yanılan, gerçekte üstlenmek istediğinden önemli ölçüde fazla bir edim için veya gerçekte istediğinden önemli ölçüde az bir karşı edim için iradesini açıklamışsa. Basit hesap yanlışlıkları sözleşmenin geçerliliğini etkilemez; bunların düzeltilmesi ile yetinilir.” ifadelerine yer verilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2018/1847 sayılı kararında “Davacının, konumunun farklı yerde olduğunu sandığı arsayı satın aldığı zannı ile pazarlık yaparak taşınmaz bedelini ödediği ve taşınmazın adına tescil edildiği, anılan işlemde hataya düştüğünü ileri sürdüğü anlaşılmaktadır. Dava yanılma ( hata ) hukuksal nedenine dayanmaktadır. Sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Hatanın esaslı kabul edilebilmesi için hem yanılgıya düşen taraf yönünden hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili ( makable şamil ) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. İptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hatanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir. Taraf delillerinin yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirilip oluşacak duruma göre karar verilmesi gerekirken davanın reddi hukuka aykırıdır.” şeklindeki ifadelere yer verilmiştir.

Mükyen Hukuk Bürosu uzman avukatlarından randevu almak için:

Randevu Al
0216 784 43 20