Eser Sözleşmesinde Ayıp Nedir?

Anasayfa » Faaliyet Alanlarımız » Borçlar Hukuku » Eser Sözleşmesinde Ayıp Nedir?

Eser Sözleşmesinde Ayıp Nedir? | Mükyen Hukuk

Eser Sözleşmesinde Ayıp Hükümleri Koşulları Nelerdir?

Öncelikle belirtmek gerekir ki; eser sözleşmesinde ayıp hükümleri koşullarının uygulanabilmesi için, söz konusu eser tamamlanmış ve teslim edilmiş olmalıdır. Yüklenici tarafından eserin tamamlanıp iş sahibine teslim edilmiş olması şartı mevcuttur. Teslim, yüklenici olan tarafın ana borçlarındandır.

Eser Sözleşmesinde Teslimin İspatı Nasıl Yapılır?

Eser sözleşmesinde teslim ile kastedilen yüklenicinin eseri tamamlayarak iş sahibinin fiili hakimiyetine geçirmesidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu 190. maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” ifadesi yer alır. Söz konusu bu ifade gereği eser sözleşmelerinde eserin teslim edildiği hususu yüklenici tarafından ispat edilmek zorundadır. Teslim maddi bir vakıa olduğu için teslim olgusu her türlü delille ispat edilebilecektir. Eğer iş sahibi eseri teslim almaktan kaçınırsa yüklenici iş sahibinin temerrüde düştüğünü ispat etmek zorunda kalır. Burada belirtmek gerekir ki eserin teslimi hususunda taraflar sözleşmeye madde ekleyebilirler. Eğer ki teslim konusunda sözleşmede hüküm bulunuyor ise teslim olgusu sözleşmeye göre ispat edilmelidir. Buna göre; yalnızca fatura düzenlenmesi teslim olgusunu kanıtlamaz. Fatura ticari deftere işlenmiş ise ticari defterlerin delil olması hükümlerine göre uyuşmazlık çözülür. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin K. 2019/2767 tarihli kararında konuyla ilgili olarak "Dosya kapsamına ve tarafların beyanlarına göre taraflar arasında mahkemenin de kabulünde olduğu gibi eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu ihtilâfsızdır. Davacı 2012 yılında düzenlenen faturalara dayanarak icra takibine geçmiştir. Davalı kooperatif yetkili temsilcileri yargılama sırasındaki yeminli beyanlarında davacının kooperatife ait bir kısım mutfak dolaplarını yaptığını ancak faturaya konu edilen imalâtları teslim etmediğini belirtmişlerdir. Bu durumda taraflar arasında 2012 yılı içerisinde sözlü eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında sözlü olarak kurulan bu sözleşme 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 470 vd. maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olup, uyuşmazlığın bu hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği açıktır. Genel olarak eser sözleşmelerinde yüklenicinin sadece eseri meydana getirmesi, aslî edim borcunu yerine getirdiği anlamına gelmemektedir. Yüklenici, sözleşmeye uygun meydana getirdiği eseri teslim borcu altındadır. Yüklenici üstlendiği eseri meydana getirecek ve meydana getirdiği bu eseri, iş sahibine usul ve yasaya ve sözleşme hükümlerine uygun olarak teslim edecektir. Eseri teslim borcu yüklenicide olduğundan eserin teslim edildiğini kanıtlama borcu da yükleniciye düşmektedir. Bir başka deyişle yüklenici, eseri, iş sahibine sözleşmeye uygun teslim ettiğini kanıtlamak zorundadır. Davacı yüklenici savunmasını kanıtlayabilmesi için, eseri iş sahibine süresi içerisinde iş sahibinin iş yerinde teslim ettiğini kanıtlamakla yükümlüdür. Eser sözleşmelerinde teslim, yüklenicinin tamamladığı eseri sözleşmeyi ifa etmek niyeti ile iş sahibinin fiili hakimiyetine geçirmesi olarak tanımlanmaktadır. Teslimi kanıtlama yükü somut olaydaki savunmaya göre davacı yüklenicide olmakla bu teslimin nasıl kanıtlaması gerektiği davanın çözüm noktasını oluşturmaktadır. Eserin teslim edilip edilmediğinin ispatında taraflar ispatın hangi d delillerle yapılacağı hususunda sözleşmeye hüküm koyabilirler ve teslim konusunda bir delil sözleşmesi yapabilirler. Böyle bir delil sözleşmesi yoksa yüklenicinin meydana getirdiği eseri teslim ettiği vakıasını, teslim, hukuki işlem değil, hukuki fiil olduğundan kural olarak her tür kanıtla bu arada tanıkla dahi ispat edebilir. Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; taraflar arasında kurulan sözleşme ilişkisinde yazılı bir sözleşme ve bu sözleşmede yer alan teslime dair bir delil sözleşmesi niteliğinde teslim vakıasının ispatına dair bir hüküm bulunmadığından davacı yüklenici teslim vakıasını her tür delil ile kanıtlayabilecektir. Davacı vekili dava dilekçesinde tanık deliline dayanmış olmakla, usulüne uygun şekilde teslim vakıasına dair olarak davacı tanıkları dinlenmeli, davacı taraf aşamalardaki dilekçelerinde keşif ve bilirkişi incelemesi deliline de dayandığı anlaşılmakla gerektiğinde mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi de yapılarak diğer deliller degözetilmek suretiyle teslim yapılıp yapılmadığı hususu hiç bir duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmeli, teslimin kanıtlanması halinde taraflar arasında bedel konusunda uzlaşma bulunmadığından yapılmış imalâtların 6098 Sayılı TBK'nın 481. maddesine göre yapıldığı yıl piyasa fiyatlarına göre hesaplattırılıp kanıtlanacak ödemelerin mahsubu ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2016/248 Esas sayılı dosyasındaki dava konusu işin, davalı kooperatif yetkililerinin yemin beyanlarında dahi başka bir sözleşmeye ilişkin olduğu belirtilmesine rağmen savunma dışına çıkılarak borcun yenilendiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir." ifadelerine yer verilmiştir.

Burada önemle vurgulamak gerekir ki; ayıp hükümlerinin uygulanabilmesi için teslim edilen eser ayıplı olmalıdır. Eserdeki ayıplar gizli ve açık ayıp olmak üzere iki türlü düzenlenmiştir.Açık ayıplar Türk Borçlar Kanununun 474. maddesinde “İş sahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır.” şeklinde ifade edilmiştir. İlgili madde ile kastedilen açık ayıplardır ve bunlar usulüne uygun yapılacak kontrol ile farkedilebilecek ayıplar açık ayıp sayılır. Eserde açık bir ayıp varsa iş sahibi makul süre içerisinde bunu yükleniciye bildirmekle yükümlüdür. Eğer makul süre içerisinde ihbar yükümlülüğü kullanılmazsa iş sahibi eseri kabul etmiş sayılacaktır. Öte yandan gizli ayıp ise usulüne uygun yapılan gözden geçirmede fark edilmeyecek ayıplar gizli ayıplar olarak tanımlanır. Türk Borçlar Kanununun 477. maddesinde “Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa iş sahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır; bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır.” ifadesiyle gizli ayıbı ve bildirim süresini belirlemiştir.

Ayrıca burada belirtmek gerekir ki; söz konusu ayıp iş sahibinden kaynaklanmış olmamalıdır. Türk Borçlar Kanunu 476. maddesinde bu konuyla ilgili olarak "Eserin ayıplı olması, yüklenicinin açıkça yaptığı ihtara karşın, iş sahibinin verdiği talimattan doğmuş bulunur veya herhangi bir sebeple iş sahibine yüklenebilecek olursa iş sahibi, eserin ayıplı olmasından doğan haklarını kullanamaz." şeklindeki ifadelere yer verilmiştir. Yargıtay 15. Hukuk dairesi konu ile ilgili 2016 tarihli bir kararında ise ‘’yüklenici işin ehli olup bedele hak kazanabilmesi için, eseri fen ve sanat kuralları ile tekniğine ve iş sahibinin ondan beklediği amaca uygun olarak tamamlayıp teslim etmesi zorunludur. Sözleşme ve ekleri ile proje ve teknik resimlere aykırı olarak imalât yapılmış olması halinde, imalâtın bu şekilde yapılması iş sahibi tarafından talep edilmiş olsa dahi yüklenici iş sahibine karşı genel ihbar yükümlülüğünü yerine getirmemişse, yüklenici doğacak sonuçlardan kurtulamaz. İş sahibinin talimatının yerine getirilmesi halinde eserin, fen ve sanat kuralları ile tekniğine ve iş sahibinin ondan beklediği amaca uygun olarak tamamlanamayacağının iş sahibine ihbarı anlamına gelen genel ihbar yükümlülüğünün yerine getirilmesine karşılık, iş sahibinin talimatında açıkça ısrar etmesi halinde yüklenicinin sorumluluğundan söz edilemeyecektir. Uyarıya iş sahibinin cevap vermemiş olması zımni olarak işe devam edilmesi talimatı olarak ta kabul edilemez.’’ şeklindeki ifadelerle ilgili maddenin amacı açıklanmıştır.

Mükyen Hukuk Bürosu uzman avukatlarından randevu almak için:

Randevu Al
0216 784 43 20