Gabin Hangi Sözleşmelere Uygulanır?

Anasayfa » Faaliyet Alanlarımız » Borçlar Hukuku » Gabin Hangi Sözleşmelere Uygulanır?

Gabin Hangi Sözleşmelere Uygulanır? | Mükyen Hukuk

Öncelikle belirtmek gerekir ki; gabin koşullarının uygulanması açısından herhangi bir sözleşme ayrımı mevcut değildir. Ancak belirtmekte fayda var ki gabin sadece karşılıklı iki tarafa borç yükleyen sözleşmeler için gündeme gelecektir. Buna göre; uygulama sırasında sıkça rastlanan sulh ya da feragat sözleşmeleri, imzalanan ibranameler şartları oluştuğu takdirde gabin sebebiyle iptal edilebilir. Öte yandan yine özel hukukta yapılmış tüm sözleşmeler açısından gabin kurumunun uygulanabilirliği de mevcuttur.

Tacirin Gabin İddiası Nedir?

Öncelikle belirtmek gerekir ki; gabinden söz edebilmek için objektif unsur olan tarafların edimleri arasındaki aşırı nisbetsizlik yanında bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik hallerinin bulunması, diğer tarafın ise ondan yararlanmak ve onu sömürmek kastını taşıması biçiminde iki subjektif unsurun bir arada bulunması gerekir. Burada belirtmek gerekir ki; mevzuatta tacirlerin ticari hayat içerisinde daha fazla bulunduklarından dolayı tacirlere uygulanan hükümlerin tacir olmayanlardan farklı olacağı ile ilgili hüküm düzenlenmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 18. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “Tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi lazımdır.” ifadesi gereği basiret kuralları gereği bir tacirin deneyimsizlik ya da düşüncesizlik içinde bulunamayacağı kabul edilmektedir. Bu bağlamda burada belirtmek gerekir ki; gabin iddiasına dayanak olarak tecrübesizlik ya da düşüncesizlik hali iddiasında bulunamaz. Her ne kadar tacirler, düşüncesizlik ya da tecrübesizlik hallerine dayanamaz ise de edimler arasında aşırı nisbetsizliğin bulunduğu durumlarda müzayaka halinden istifade suretiyle gabin koşullarına dayanabilir. Bu anlamda müzayaka hali ile kastedilen tacirin ön göremeyeceği bir durumun meydana gelmesidir. Konuyla ilgili bir Yargıtay kararında "davalı Bankanın o dönemde içerisinde bulunduğu koşullar itibariyle müzayaka halinden kaynaklanmış olup olmadığının saptanması için, Bankanın kayıtları üzerinde, bir ekonomist, bir bankacı ve Borçlar Hukuku alanında uzman Üniversite öğretim üyelerinden oluşturulacak yeni bir bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak denetime elverişli, dayanakları gösterilmiş rapor alınması, bütün bu incelemelerin ortaya koyacağı sonuca göre, olayda gabinin objektif ve sübjektif unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin veya uygulanan faiz oranlarının ahlaka aykırılık oluşturacak derecede fahiş olup olmadığının veyahut da olayda davacının sözleşme çerçevesinde faiz istemesinin Medeni Kanun'un 2. maddesi anlamında objektif iyi niyet kuralına aykırılık teşkil edip etmediğinin belirlenmesi ve ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir." ifadelerine yer verilmiştir. Söz konusu bu hükümden çıkacak sonuç ise; tacirlerin müzayaka iddialarının bulunması halinde bu iddianın ispatı açısından gerekli araştırmaların yapılması ve sonuçlarına göre karar verilmesi gereğidir.

Tacirlerin müzayaka hali öz kaynaklarının azlığı ve bu durum sebebiyle de alacaklıların baskısı altında oldukları gibi durumlarda gündeme gelir. Buna göre; yakın tarihli bir başka Yargıtay kararında tacirlerin müzayaka halinde bulunmasının gabinin subjektif unsurunu oluşturacağı anlamında hüküm kurulmuştur. Buna ek olarak ilgili kararda tacirin müzayaka halinin nasıl tespit edilmesi gerektiğine dair açıklamalar yer alır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin konuyla ilgili 2019/10033 K. sayılı kararında “Mahkemece yapılacak iş; öncelikle davanın süresinde açılıp açılmadığının tespiti ile, süresi içinde açıldığının kabul edilmesi halinde; davaya konu yangın olayının meydana geldiği 2013 yılından önceye dönük yakın yıllardaki davacının mali durumunun, ticari defter ve kayıtları ile muhasebe belgeleri üzerinden yapılacak incelemeyle saptanması; bu konuda uzman mali müşavir bilirkişi heyetinden, davacının yangın hasarından önceki yakın yıllara ait işletme kar ve zararı, şirket öz kaynakları, davacının hasar tarihinde mevcut borç-alacak miktarları konularında ayrıntılı rapor alınması; davacının hasar tarihinden önceki mali durumuna göre, yangından kaynaklanan hasarı bertaraf etme konusunda yeterli öz kaynağı olup olmadığının detaylıca irdelenmesi, alacaklıların sıkıştırma iddialarının etraflıca araştırılması, bu husustaki taraf delillerinin toplanması ile gabinin subjektif unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediği irdelenmesi gereklidir.” ifadelerine yer verilmiştir.

Gabinin Hukuki Sonuçları Nelerdir?

Öncelikle belirtmek gerekir ki; herhangi bir sözleşmenin gabin ile sakat olması sebebiyle sömürülen taraf durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini talep edebilir. Bu şekilde sözleşmenin sömürülen tarafına bir seçim hakkı tanınmış olur. Bu bağlamda Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/5971 K. Sayılı kararı bu konuya örnek olarak verilebilir. İlgili kararda “Bu durumda mahkemece, davalıya husumet düşmediği, davacının evvelce arsa sahipleri aleyhine dava açtığı ve bu nedenle gabin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi ve ayrıca TBK 28. maddesi gereğince davacının sözleşme ile bağlı olmadığını ve edimin geri verilmesini isteyebileceği gibi edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini de isteyebileceği gözetilmeden ve inşaatın davalıya satıldığı tarih itibariyle değeri belirlenerek davacının iddiası bu yönden değerlendirilmeden karar verilmesi hatalıdır. Açıklanan nedenlerle, kararın bozulması gerekir.” ifadelerine yer verilmiştir.

Gabin İddiasında Bulunmak için Ayrı Dava Açmak Gerekli Midir?

Burada belirtmek gerekir ki; halihazırda mahkemede görülmekte olan bir dava ile ilgili olmak üzere sonradan gabin koşulları oluşursa gabin iddiası için ayrı bir dava açmaya gerek duyulmaz. Söz konusu davanın görüldüğü mahkeme ilgili iddia incelenir ve bu hususta değerlendirme yapılır. Ancak ortada açılmış bir dava yoksa gabin iddiası sadece dava yolu ile ileri sürülebilir. Burada vurgulamak gerekir ki; gabin iddiası her türlü delille ispat edilebilir. Bu konuda herhangi bir sınırlama mevcut değildir.

Aşırı Yararlanma Süresi Nedir?

Burada önemle vurgulamak gerekir ki; kanun koyucu tarafından gabin iddiasında bulunabilmeyi hak düşürücü süre ile sınırlandırılmış haldedir. Türk Borçlar Kanunu 28. maddesinin 2. fıkrasında söz konusu hak düşürücü sürelerin ne zaman başlayacağı ve ne kadar olacağı konusunda düzenlemeler yer almaktadır. İlgili maddede “Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve herhâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir.” ifadelerine yer verilmiştir. Burada verilen kanun maddesinde gabinin subjektif unsuru olan müzayaka hali ile diğer iki subjektif unsur açısından sürelerin başlama tarihi farklı düzenlenmiştir. Burada belirtmek gerekir ki; düşüncesizlik ya da deneyimsizlik halinde hak düşürücü süre bu durumların öğrenme tarihinden itibaren işlemeye başlar iken, müzayaka halinde süreler zor durumun ortaya kalkmasından itibaren işlemeye başlar.

Mükyen Hukuk Bürosu uzman avukatlarından randevu almak için:

Randevu Al
0216 784 43 20