Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Nitelikli Halleri Nelerdir?

Anasayfa » Faaliyet Alanlarımız » Ceza Hukuku » Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Nitelikli Halleri Nelerdir?

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Nitelikli Halleri Nelerdir? | Mükyen Hukuk

Türk Ceza Kanununun 155. maddesinin 2. fıkrasında güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli halleri düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre; “Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde” şeklindeki ifadeye göre cezanın artırılacağı öngörülmüştür. Söz konusu kanunda sayılan hallerde fail ile mağdur arasındaki güven ilişkisinin yoğunluğu dikkate alınmış ceza bu sebeple artırılmıştır. Buna ek olarak cezanın artırılmasında meslek ve sanatın bunun yanında ticari hayatın güvenliğinin sarsılmaması amaçlanmıştır.

Hizmet Nedeniyle Görevi Kötüye Kullanma Nedir?

Hizmeti kötüye kullanma sebebiyle ortaya çıkan nitelikli halin uygulanması için failin mağdurla arasında bir hizmet ilişkisinin mevcut olması gerekir. Buna göre; fail ile mağdur arasındaki sözleşmenin hizmet sözleşmesi niteliğinde olması gerekir. Burada belirtmek gerekir ki hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler Türk Borçlar Kanununda yer alır. Bir sözleşmenin hizmet sözleşmesi olup olmadığı ise Türk Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri çerçevesinde belirlenir. Ayrıca burada özellikle belirtmek gerekir ki; nitelikli halin oluşumu açısından hizmet ilişkisinin sürekliliği aranır. Bu bağlamda geçici hizmet ilişkileri nitelikli hal kapsamında değildir. Buna ek olarak hizmet karşılığında bir ücretin ödenmesi gereklidir. Öte yandan söz konusu hizmet sözleşmesinin yazılı olması şart değildir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Cezası Nedir?

Daha önce de belirttiğimiz gibi Türk Ceza Kanununda güveni kötüye kullanma suçu ile ilgili olarak suçun basit ve nitelikli halleri açısından ayrı cezalar belirlemiştir. Söz konusu suçun basit halinin cezası 6 aydan 2 yıla kadar hapis ve adli para cezasını gerektirir. Öte yandan ilgili suçun nitelikli hallerinin varlığı halinde ise fail 1 yıldan 7 yıla kadar hapis ve üç bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Buradan anlaşılabileceği gibi kanunen hapis ve adli para cezasının birlikte uygulanması gerektiğini düzenlemiştir. Ancak burada belirtmek gerekir ki ceza dava hakimi tarafından somut olayın özelliklerine göre takdir edilir. Ancak hakimin hapis cezası ile adli para cezasını aynı sınırdan takdir etme zorunluluğu bulunmamaktadır. Buna göre; hapis cezasının alt adli para cezasının ise üst sınırdan uygulanmasının önünde bir engel yoktur.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Şikayet Süresi Nedir?

Suçun temel şeklinin soruşturulması ve kovuşturulması şikayete tabidir. Nitelikli hallerin varlığı durumunda şikayet aranmaz. Şikayet süresi 6 aydır. 6 aylık süre geçirilirse şikayet hakkı kullanılamaz. Güveni kötüye kullanma suçunun yargılaması asliye ceza mahkemeleri tarafından yapılır.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Uzlaşma Nedir?

Öncelikle burada belirtmek gerekir ki; güveni kötüye kullanma suçu uzlaştırma kapsamında olan suçlardandır. Söz konusu suçun soruşturmasının ya da yargılamasının yapılabilmesi için önce uzlaştırma prosedürü uygulanmalıdır. Eğer taraflar aralarında uzlaşamaz ise soruşturma ya da kovuşturma kaldığı yerden devam eder.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Cezasızlık ve İndirim Sebepleri Nelerdir?

Türk Ceza Kanununun 167. maddesinde güveni kötüye kullanma suçunda cezasızlık ve indirim sebepleri düzenlenmiştir. İlgili kanun maddesinde; “a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, Zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz. Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.” ifadelerine yer verilmiştir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Etkin Pişmanlık Nedir?

Öncelikle belirtmek gerekir ki; güveni kötüye kullanma suçunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi mümkündür. Ancak failin etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için suçun tamamlanmış olması gerekir. Etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyen fail zararı aynen iade ya da tazmin yoluyla gidermelidir. Failin soruşturma esnasında pişmanlık göstermesi halinde verilecek ceza 2/3 oranında azaltılır. Eğer pişmanlık yargılama aşamasında gösterilirse indirim oranı ½ olacaktır. Burada önemle belirtmek gerekir ki etkin pişmanlıktan faydalanmak isteyen sanığın zararı kendi iradesiyle gidermiş olması gerekir. Zarar kolluk ya da başkalarının malları bulması ya da başka bir sebeple giderilirse etkin pişmanlık hükümleri uygulanmaz. Yargıtay’ın bir kararında konuyla ilgili olarak “Her ne kadar sanığın aşamalarda, ele geçirilen altınların katılanlara, şikayetçilere ve mağdurlara ait zararın bir kısmını karşılayabileceğini ifade etmiş ise de, söz konusu altınların sanığın iradesi veya yer göstermesi doğrultusunda değil, kolluk tarafından yapılan tahkikat sonucu elde edilmiş olması nedeniyle bu altınların ele geçirilmesinde katkısı bulunmayan ve katılanların, mağdurların ve şikayetçilerin zararının karşılanmasına yönelik pişmanlığını gösterir bir irade de ortaya koymayan sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunmadığı… ” şeklindeki ifadelere yer verilmiştir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu ile Dolandırıcılık Arasındaki Fark Nedir?

Dolandırıcılık suçu failin mağduru aldatarak malını elinden alması şeklinde işlenir. Ancak belirtmek gerekir ki güveni kötüye kullanma suçunda mağdur aldatılmamış aksine zilyetliği bir sözleşme kapsamında devretmiştir. Buna ek olarak dolandırıcılık suçunda bir zararın meydana gelmesi şartı aranır. Öte yandan güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için zarar şartı yoktur. Yargıtay bir kararında söz konusu suç tipleri arasındaki farklara “Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi, tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.” şeklindeki ifadelerle yer verilmiştir.

Mükyen Hukuk Bürosu uzman avukatlarından randevu almak için:

Randevu Al
0216 784 43 20

Diğer Makalelerimiz: