İcrai Hareketlerle Görevi Kötüye Kullanma Suçu Nedir?

Anasayfa » Faaliyet Alanlarımız » Ceza Hukuku » İcrai Hareketlerle Görevi Kötüye Kullanma Suçu Nedir?

İcrai Hareketlerle Görevi Kötüye Kullanma Suçu Nedir? | Mükyen Hukuk

Türk Ceza Kanununun 257. maddesinin 1. fıkrasında “Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” ifadesi yer alır.

İcrai Hareket Nedir?

Yukarıda yer verdiğimiz kanun maddesi çerçevesinde icrai davranışlarla görevi kötüye kullanma suçu; kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu aykırı davranış sonucunda kişilerin mağduriyetine ya da kamunun zararına neden olması ya da haksız menfaat sağlanması halinde meydana gelir. Söz konusu suçun hareket hususunu ise görevin gereklerine aykırı davranma sayılabilen davranışlar meydana getirir. Ancak söz konusu bu davranışlar kanunda sayılmamıştır. Bu sebeple söz konusu suç bu hali ile serbest hareketli suç kapsamındadır. Bu anlamda söz konusu suçun icrai işleniş biçimi ile ihmali hareketle işleniş biçimini birbirinden ayırmak gereklidir. Yargıtay Ceza Genel Kuruluna göre; görevin gereklerine aykırı hareket etmekten, kamu görevlisinin görevini kanun, idari düzenlemeler ya da talimatların öngördüğü usul ve esaslardan başka surette ifa etmesi anlamı çıkarılır. Bu bağlamda kamu görevlisinin herhangi bir şekilde kanuni yetkisini aşması, kanunun aradığı şekil şartlarına uymaması, takdir yetkisini amacı dışında kullanması, kanunun emir ve müsaade ettiği hareketinin gerektirdiği ön şartlara aykırı hareket etmesi, kendisine teslim edilen ve görevi sebebiyle kullanması gerekli eşyayı usulsüz kullanması gibi fiiller görevin gereklerine aykırılık kapsamında kalmaktadır. Uygulamadan çıkarabileceğimiz bazı örnek haller aşağıda sıralanmıştır. Bu haller;

  • Görev dahilinde kullanılan yetkilerin aşılması.
  • Düzenleyici işlemlerle ya da idari usul ve geleneklerle belirlenen usul ve şekle uyulmaması.
  • Amaca aykırı şekilde takdir yetkisinin kullanılması.
  • Yargı kararlarına aykırılık teşkil edecek şekilde davranılması.
  • Söz konusu görevin gerektirdiği ön koşullara uyulmaması.
  • Görev sebebiyle kullanılması gerekli olan eşyanın usulsüz şekilde kullanılması.

Öte yandan söz konusu suçun oluşması için aranan şartlardan bir diğeri de kamu görevlisinin görev alanına giren bir görevinin mevcut olmasıdır. Eğer fail kendi görev alanına girmeyen bir aykırılık eyleminde bulunmuş ise görevi kötüye kullanma suçundan bahsedilemez. Yargıtay Yargıtay Ceza Genel Kurulunun konuya ilişkin görüşü Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/347 kararında “Bu suçun oluşması için gerekli olan ilk şart, kamu görevlisi olan failin yaptığı işle ilgili olarak kanun veya diğer idari düzenlemelerden doğan bir görevinin olması ve bu görevi dolayısıyla yetkili bulunmasıdır. Bir kimse kamu görevlisi olmasına karşın o işle ilgili görevi ve yetkisi yok ise, başka bir suçu oluşturmayan hukuka aykırı davranışı disiplin cezasını gerektirebilirse de, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturmayacaktır. Çünkü, hukuken sahip olunmayan bir yetkinin kötüye kullanılmasından da söz edilemeyecektir.” şeklinde yer alır.

Netice Nedir?

Sonuç olarak 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 257. maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için norma aykırı davranışın mevcut olması bu aşamada yeterli değildir. Bu duruma ek olarak objektif cezalandırma şartlarından kişi mağduriyeti, kamu zararı, kişilere haksız bir menfaat sağlama unsurlarından birisinin de mevcut olması gerekir. Söz konusu kanun gerekçesinde de bu durum “Kamu görevinin gereklerine aykırı olan her fiili cezai yaptırım altına almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın belli koşulları taşıması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçunun oluşturabileceği kabul edilmiştir. Buna göre, kamu görevinin gereklerine aykırı davranışın, kişilerin mağduriyetini sonuçlanmış olması veya kamunun ekonomik bakımdan zararına neden olması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlamış olması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir.” şeklinde ifade edilmiştir. Yargıtay Yargıtay Ceza Genel Kurulunun başka 2005/118 kararında ise söz konusu suç bir zarar suçu olarak nitelendirilmiş ve “5237 sayılı Yasanın 257. maddesindeki suçun oluşabilmesi için, norma aykırı davranış yetmemekte; bu davranış nedeniyle, "kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlanması" gerekmekte, başka bir anlatımla 765 sayılı Yasanın 240. maddesinde tehlike suçu olarak düzenlenen bu suç, 5237 sayılı Yasada zarar suçu haline getirilmiş bulunmaktadır.” bu ifadeler kullanılmıştır.

Burada belirtmek gerekir ki; Yargıtay’ın konuya ilişkin uygulamalarında değişiklikler mevcuttur. Örnek olarak Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 2020/267 kararında yer alan “Sanıkların görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabul edilen “Belediye Zabıta Yönetmeliği 41. maddesine aykırı olarak memur olmayan 18 kişinin 6 aydan uzun süreli olarak zabıta müdürlüğünde görevlendirilmeleri” şeklindeki eylemlerinde, dosya kapsamına göre görevlendirilen kişilerin belediye işçi kadrosunda çalışmakta olduklarının anlaşılması, bu görevlendirme nedeniyle maaşlarında bir artış ya da başka bir menfaat temin edildiğine dair bir tespitin bulunmaması dikkate alındığında, görevi kötüye kullanma suçunun objektif cezalandırma şartları olan "Kamu zararı", "Kişi mağduriyeti" veya "Kişilere haksız menfaat sağlama" koşullarından birinin gerçekleşmediği ve sanıkların beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, zabıta alımı yapılmasının kamu kaynağında eksilmeye yol açma şeklindeki dosya kapsamına uygun düşmeyen hatalı gerekçeyle mahkumiyetlerine karar verilmesi,” ifadeleri ile neticenin gerçekleşmesi bu kez objektif cezalandırma koşulu olarak kabul edilmiştir.

Yukarıda verilen bilgiler ışığında burada suçun oluşumu bakımından aranan 3 farklı neticenin varlığından söz etmek mümkündür. Buna göre; kişilerin mağduriyeti, kamu zararı ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması neticelerinden birinin gerçekleşmesi söz konusu suçun oluşması için gereklidir. Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 2021/2517 kararında; kamu zararı, kişi mağduriyeti ya da kişilere haksız menfaat sağlanması gibi objektif unsurların gerçekleşmediği hallerde faile ceza verilemez. Söz konusu kararda “Sanıkların görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabul edilen “Belediye Zabıta Yönetmeliği 41. maddesine aykırı olarak memur olmayan 18 kişinin 6 aydan uzun süreli olarak zabıta müdürlüğünde görevlendirilmeleri” şeklindeki eylemlerinde, dosya kapsamına göre görevlendirilen kişilerin belediye işçi kadrosunda çalışmakta olduklarının anlaşılması, bu görevlendirme nedeniyle maaşlarında bir artış ya da başka bir menfaat temin edildiğine dair bir tespitin bulunmaması dikkate alındığında, görevi kötüye kullanma suçunun objektif cezalandırma şartları olan "Kamu zararı", "Kişi mağduriyeti" veya "Kişilere haksız menfaat sağlama" koşullarından birinin gerçekleşmediği ve sanıkların beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, zabıta alımı yapılmasının kamu kaynağında eksilmeye yol açma şeklindeki dosya kapsamına uygun düşmeyen hatalı gerekçeyle mahkumiyetlerine karar verilmesi,” ifadelerine yer verilmiştir.

Mükyen Hukuk Bürosu uzman avukatlarından randevu almak için:

Randevu Al
0216 784 43 20

Diğer Makalelerimiz: