Tasarrufun İptali Davası Nedir?

Anasayfa » Faaliyet Alanlarımız » İcra İflas Hukuku » Tasarrufun İptali Davası Nedir?

Tasarrufun İptali Davası Nedir? | Mükyen Hukuk

Alacağını icra takibi yolu aracılığıyla borçludan tahsil edemeyen alacaklının, söz konusu borçlunun son 5 sene içinde menkul ya da gayrimenkul mallarına ilişkin mal kaçırmak saiki ile yapmış olduğu tasarruflarının iptal edilmesini sağlamak amacıyla, borçluya ya da malı devralan üçüncü kişiye açtığı dava türü tasarrufun iptali davasıdır. Tasarrufun iptali davası İcra İflas Kanunu 277. madde ve bu maddenin devamındaki maddelerde düzenlenmiştir.

Tasarrufun İptali Davalarında Taraflar Kimlerdir?

İcra İflas Kanununun 277. maddesinde iptal davasının kimler tarafından açılabileceği düzenlenmiştir. İcra İflas Kanunu 282. maddede ise iptal davasının kimlere karşı açılabileğiyle ilgili düzenlemeler yer alır. Söz konusu tasarruf iptali davalarında en az üç taraf mevcut olur. Davacı sıfatına sahip olan kişi alacağını icra takibi ile tahsil edemeyen ve borçlu hakkında aciz vesikası alan alacaklıdır. Söz konusu davada, davalı sıfatına sahip olan kişi alacaklı kişiden mal kaçırma amacıyla hareket ederek kendi mallarını başkasına devreden borçlu kişidir. Söz konusu davada üçüncü kişi/davalı olarak davaya muhatap olan kişi ise; tasarrufun iptali davasına konu edilen malı elinde bulunduran ve davalı olan borçlu kişi ile aralarında mal devir işlemi yapmış olan kişidir.

Tasarrufun İptali Davasının Şartları Nelerdir?

Tasarrufun iptali davası açabilmek için aşağıda sıraladığımız dört şartın mevcut olması gerekmektedir. Bu şartlar;

  • Öncelikle alacaklı ile borçlu kişi arasında gerçek bir borç ilişkisinin mevcut olması tasarrufun iptali davası açılabilmesi için şarttır. Tasarrufun iptali davası, borçlu olan kişiye ve bu kişinin borcunu kaçırmak amacıyla malını devrettiği üçüncü kişiye karşı açılabilir. Burada üçüncü kişinin hukuki güvenliğini korumak amacıyla; alacaklı kişi ile borçlu arasında bulunan borç ilişkisinin gerçek bir hukuki ilişkiye dayanması şartı aranmaktadır. Eğer söz konusu ilişki gerçek bir hukuki ilişkiye dayanmıyorsa tasarrufun iptali davası açılamaz. “Dava konusu temlik tasarrufunun gerçek bir borç ödemesine ilişkin olup olmadığının tespiti bakımından davalı borçlu ile dava dışı … Yetiştirme Yurdu arasındaki yapılan 16.2.2009 tarihli ihale evraklarının tümü (sözleşme, hakediş raporları, ödeme belgeleri, söz konusu ihale işinin alt taşeron tarafından yapılıp yapılamayacağı gibi hususlar) ilgili idareden istenerek, davalı borçlu O. davalı S. ve davalı S.’nin müdürlüğünü yaptığını belirttiği dava dışı şirketin (Ticari sicil kayıtları istenerek davalı S.’nin adı geçen şirketle bağı belirlendikten sonra) ticari defterleri üzerinde mali müşavir veya hesap uzmanı bilirkişiye inceleme yaptırılıp rapor alınması gerekir…’’ (17. HD. 11.03.2013 T. 14091/3212).
  • Söz konusu davada icra takibi konusu edilen alacağın borçlusu hakkında kati ya da geçici aciz vesikasının olması gerekir. Fakat, söz konusu davanın açılması sırasında aciz vesikasına ihtiyaç duyulmaz çünkü; Sonradan ikame edilebilen dava şartlarından biri aciz vesikasıdır. Tasarrufun iptali davasını açan alacaklı davacı söz konusu davanın temyiz süreci de dahil olmak üzere her aşamasında aciz vesikasını mahkemenin dikkatine sunabilir. Eğer alacaklı davacı dava sürecinin başında mahkemeye geçici aciz vesikası sunmuş ise, daha sonraki sürede kesin aciz vesikasını dava dosyasına ibraz etmek zorundadır. Burada belirtmek gerekir ki borçlu olan kişinin haciz edilmeye değer malı olmadığını gösteren haciz tutanağı da aciz vesikası yerine geçer ve dava dosyasına ibraz edilebilir. “Dosyaya kesin veya geçici aciz belgesi sunulmamıştır. Bu durumda mahkemece dava şartı olan kesin veya geçici aciz belgesi sunulmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi doğru bulunmamıştır.” (Y17. H.D. Esas No:2012/2516 Karar No:2013/224 K.)
  • Hakkında icra takibi başlatılan kişi bu icra takibine itiraz edebilir ya da söz konusu icra takibi kendisine usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmemiş olabilir. Bu durumlarda icra takibi kesinleşmemiş sayılır. Borçlu hakkında başlatılan icra takibinin kesinleşmiş olması tasarrufun iptali davası açılmasının şartlarından biridir. Eğer söz konusu borçlu hakkında icra takibi kesinleşmemiş ise borçlu hakkında icra takibi davası açılması mümkün değildir.
  • İcra İflas Kanunu 277. madde ve devam maddelerinde yer alan düzenlemelere göre; tasarrufun iptali davasının açılabilmesi için var olan şartlardan birisi de; iptali talep edilen tasarrufun, icra takibi konusu edilen söz konusu borcun doğum tarihinden sonra yapılmasıdır. “Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava ön koşulu olup mahkemece resen araştırılmalıdır. Dava koşulu gerçekleşmediği takdirde işin esası hakkında hüküm kurulamaz. Somut olayda davalı borçlu Rüstem için davaya konu borç, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/10/2010 tarihli ve 2010/17-398 Esas ve 2010/497 Karar numaralı ilamında da benzer şekilde kabul edildiği üzere dava dışı banka ile imzalanan kredi sözleşmesi ile doğmuş olup bu tarihten sonraki borçlu tasarrufları için iptal davası açılması mümkündür.” (HGK -K.2015/1759)

Tasarrufun İptali Davasında Hak Düşürücü Süre Nedir?

Diğer bazı davalar için için zamanaşımı süresi tanımlanmışken, tasarrufun iptali davalarında zamanaşımı süresi değil, hak düşürücü süre tanımlaması mevcuttur.

İcra İflas Kanunu 278. madde ve devam maddelerinde yer alan tanımlamalara göre; “aciz halinde” ya da “ivazsız” yapılan tasarruflar butlan kabul edilir, buna göre; söz konusu borçlunun aciz halinin doğması ya da iflasının ilanından geriye doğru söz konusu aciz hali ya da iflasına sebep olan tasarrufa kadar olan süre içinde yapılan tasarrufları içine alır. Fakat burada belirtmek gerekir ki; bu söz konusu süre 2 seneyi geçmez.

İcra İflas Kanunu 280. maddeye göre ise; alacaklıya zarar verme amacıyla borçlu tarafından yapılan tasarruflara karşı dava açma hak düşürücü süresi; söz konusu tasarruf işleminin alacaklı tarafından bilindiği ya da bilinmesi öngörülen açık emarelerin mevcut olduğu durumlarda söz konusu tarihten itibaren beş yıl içerisinde borçlu aleyhine iptal davası açılabilir.

“İptali istenen tasarruf tarihinden itibaren beş yıllık hak düşürücü süre geçirildikten sonra İİK. mad. 277 vd. uyarınca açılan tasarrufun iptali davasının reddi gerektiği…”(17. HD. 11.04.2017. T. 11746/3952)

“…TBK. mad. 19 uyarınca muvazaalı işlemin iptaline ilişkin açılan davalarda, davacının icra takip yapmasının aranmadığı ve beş yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması sebebiyle İİK. mad. 284 uyarınca bu davanın reddine karar verilemeyeceği- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde, iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek, İİK. mad. 283/1, 2 kıyasen uygulanarak “iptal ve tescile gerek olmaksızın” davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği…”(17. HD. 11.09.2018. T. 2876/7629)

Mükyen Hukuk Bürosu uzman avukatlarından randevu almak için:

Randevu Al
0216 784 43 20