Medeni Usul Hukukunda Tanık Delili İle İlgili Bilinmesi Gerekenler Nelerdir?

Anasayfa » Yayınlar » Medeni Usul Hukukunda Tanık Delili İle İlgili Bilinmesi Gerekenler Nelerdir?

Medeni Usul Hukukunda Tanık Delili İle İlgili Bilinmesi Gerekenler Nelerdir? | Mükyen Hukuk Yayınlar

Tanığın Mahkemeye Gelmemesi Nedir?

Hukuk Muhakemesi Kanununun 245. maddesinde “Kanunda gösterilen hükümler saklı kalmak üzere, tanıklık için çağrılan herkes gelmek zorundadır. Usulüne uygun olarak çağrıldığı hâlde mazeret bildirmeksizin gelmeyen tanık zorla getirtilir, gelmemesinin sebep olduğu giderlere ve beşyüz Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur. Zorla getirtilen tanık, evvelce gelmemesini haklı gösterecek sebepleri sonradan bildirirse, aleyhine hükmedilen giderler ve disiplin para cezası kaldırılır.” ifadelerine yer verilmiştir.

Tanıkların Bir Kısmının Dinlenmesiyle Yetinilmesi Nedir?

Hukuk Muhakemesi Kanununun 241. Maddesine göre ise; mahkeme, gösterilen tanıklardan bir kısmının tanıklığı ile ispat edilmek istenen husus hakkında yeteri derecede bilgi edindiği takdirde, geri kalan tanıkların dinlenmemesine karar verebilir. Burada belirtmek gerekir ki; tanık listesinde gösterilecek olan tanık sayısı hakkında herhangi bir sınırlama mevcut değildir. Davada isteyen taraf, istediği sayıda tanığın dinlenmesini isteyebilir. Usulde var olan kural bu olmakla beraber hâkim gösterilen çok sayıda tanığın dinlenmesinin gereksiz olduğu ya da davayı uzatma amacı ile yapıldığı sonucuna varırsa, gerekçeli kararında göstermek şartı ile bütün tanıkları dinlemeyebilir. Hukuk Muhakemesi Kanununun 241. maddenin gerekçesinde ise “Tanıklardan bir kısmının dinlenilmesiyle yetinilmesi" başlığını taşıyan bu madde, davayı uzatma niyetiyle hareket etmek isteyen tarafın bu konudaki çabalarını önleme yolunda, mahkemeye tanınmış bir imkânı ifade etmektedir. Bir önceki maddenin ikinci fıkrasıyla tanıkların hangi vakıa hakkında dinleneceklerini açıklama görevinin tanığı gösteren tarafa yüklenmiş olduğu da dikkate alınarak, bu bağlamda, taraflarca tanık listesinde gösterilen tanıklardan bir kısmının dinlenmesiyle yeterli derecede sonuç alınmış ise diğerlerinin dinlenmesinden vazgeçilmiş sayılmasına karar verilebilecektir.” ifadelerine yer verilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021/771 sayılı kararı çerçevesinde ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 241. maddesi uyarınca, mahkeme gösterilen tanıklardan bir kısmının tanıklığı ile ispat edilmek istenen husus hakkında yeterli derecede bilgi edindiğinde, geri kalanların dinlenmemesine karar verebilir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2021/1402 sayılı kararında “Tanıklardan bir kısmının dinlenilmesiyle yetinilmesi” başlıklı 241. madde, davayı uzatma niyetiyle hareket etmek isteyen tarafın bu konudaki çabalarını önleme amacını güden, mahkemeye tanınmış bir imkândır. Bu bağlamda mahkemece, taraflarca tanık listesinde gösterilen tanıklardan bir kısmının dinlenmesiyle yeterli derecede sonuç alınmış ise diğerlerinin dinlenmesinden vazgeçilmiş sayılmasına karar verilebilecektir. Ancak madde ile tanınan bu imkân mahkemece çok dikkatli değerlendirilmeli; her tanığın aynı bilgiye sahip olmayabileceği, diğer tanığın olay hakkında aydınlatıcı bilgileri mahkemeye sunabileceği, tanık sayısını sınırlandırılması ile tarafların adil yargılanma ve hukukî dinlenilme hakkının ihlaline yol açabileceği gözden kaçırılmamalıdır. Mahkemenin tanıklarından bir kısmının dinlenilmesi ile yetinebilmesi için tanık gösteren tarafın feragat etmesi ya da bu konuda bir ara karar kurması gerekir. Gerekçeli kararda da bu durum ayrıca belirtilmelidir. Aksi takdirde hukuka aykırılık oluşacaktır. Nihayet Yargıtay’ın bir kararında aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur: “Asıl ve birleştirilen dava paydaşlar arasında el atmanın önlenmesi ve ecrimisil, birleştirilen diğer dava ise muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Olayda, mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde, bozmada belirtilen şekilde ve gerekli ilkelere uygun araştırma yapılmadığı, özellikle davalı tarafından 5 kişilik tanık listesi verilmesine rağmen mahkemece sadece 1 davalı tanığının dinlenilmesi ile yetinildiği, dinlenmeyen diğer tanıklar yönünden davalının feragati bulunmadığı halde, HMK'nın 241. maddesi gereğince bir ara karar da kurulmaksızın sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.” ifadelerine yer verilmiştir. Öte yandan başka bir Yargıtay kararında da “Davalı delil listesinde bildirdiği tanığın dinlenilmesini talep etmiş, mahkemece yeterli derecede bilgi edinildiği gerekçesiyle davalının bu tanığının dinlenilmesinden vazgeçilmiştir. Adı geçen tanığın dinlenmemesi için, dinlenen tanıklarla ispat edilmek istenen hususun yeter derecede aydınlanmış olması gerekir. Böyle değilse bu hükme dayanılarak mahkeme tanığı dinlemekten kaçınamaz. Bu koşullarının gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. O halde, davalı tanığının usulüne uygun olarak dinlenilerek karar verilmesi gerekir.” ifadeleri yer almıştır.

Tanıklıktan Çekilme Nasıl Olur?

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 247. maddesi çerçevesinde kanunda açıkça belirtilmiş olan hâllerde, tanık olarak çağrılmış bulunan kimse, tanıklık yapmaktan çekinebilir. Buna göre; burada önemle belirtmek gerekir ki; tanıkların tanıklıktan çekinebilmesi ancak kanunda düzenlenmiş bir sebebin varlığı halinde mümkün olacaktır. Kanunda yazılan bir sebebe dayanmayan hallerde tanık olan kişi çekinme hakkını kullanamayacaktır. Aşağıda yer alan kişilerin kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinme hakkı bulunur:

  • İki taraftan birinin nişanlısı olma halinde.
  • Evlilik bağı ortadan kalkmış olsa da iki taraftan birinin eşi olma halinde.
  • Kendisi ya da eşinin altsoy ya da üstsoyu.
  • Taraflardan biri ile arasında evlatlık bağı bulunanlar.
  • Üçüncü derece de dâhil olmak üzere kan ya da kendisini oluşturan evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi kayın hısımları.
  • Koruyucu aile ve onların çocukları ile koruma altına alınan çocuk.

Sır Nedeniyle Tanıklıktan Çekinme Nedir?

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2020/475 sayılı kararında “HMK’nın 249. Maddesinde “Kanun gereği sır olarak korunması gereken bilgiler hakkında tanıklığına başvurulacak kimseler, bu hususlar hakkında tanıklıktan çekinebilirler. Ancak, 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu hükmü saklı kalmak üzere sır sahibi tarafından sırrın açıklanmasına izin verildiği takdirde, bu kimseler tanıklıktan çekinemezler.” Denilmekle; tanığın kanunen sır olarak korunması gereken bilgiler hakkında tanıklığına başvurulduğunda tanıklıktan çekinebileceği, ancak 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu hükmü saklı olmak üzere sır sahibinin sırrın açıklanmasına izin verdiği durumlarda ise tanıklıktan çekinilemeyeceği vurgulanmıştır. Nitekim, avukatların, kendilerine tevdi edilen veya gerek görevleri gerekse, Türkiye Barolar Birliği ve barolar organlarındaki görevleri dolayısıyla öğrendiklerini açığa vurmaları yasaktır. İş sahibinin muvafakatini alarak bu hususlar hakkında tanıklık edebilirler. Ancak, avukat muvafakati almış olsa dahi tanıklık etmekten çekinebilir ve çekinme sebebiyle hukuki ve cezai sorumluluğu doğmaz (1136 s. Avukatlık Kanunu m. 36 ). Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davalı-karşı davacının aynı zamanda vekili olan kişinin tanık olarak dinlenilmesinin silahların eşitliği ve adil yargılanma ilkesine aykırı olacağı, davalı karşı davacı vekilinin davadaki avukatlık görevini bıraktıktan sonra tanık olarak dinlenilmesi gerektiği, HMK'nin 72/1 maddesi uyarınca vekil aracılığıyla takip edilen davalarda temsile ilişkin hükümlerin uygulanacağı, vekilin taraf olmasa da tarafın temsilcisi olduğu, aynı davada vekillik ve tanıklık görevlerinin bağdaşmayacağı, hukuk davalarında vekillerin yargılamanın tüm safhalarında aktif olarak taraf adına gerek usuli gerekse esasa ilişkin bütün işlemleri yürüttükleri, davada taraf olmayan kişilerin tanık olarak gösterilmesi gerektiği (HMK m. 240 /1 ), diğer tanıkların dinlenilmesi aşamasında vekillerin hazır bulundukları da düşünüldüğünde tarafın aynı zamanda vekili olan tanığın dinlenilmesinin hak kaybına da neden olacağı, bu nedenlerle direnme kararının onanması ancak sair temyiz itirazlarına yönelik inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel daireye gönderilmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan sebeplerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.” ifadelerine yer verilmiştir.

Mükyen Hukuk Bürosu uzman avukatlarından randevu almak için:

Randevu Al
0216 784 43 20