Ziynet Eşyası Davasında İspat Yükü Nedir?

Anasayfa » Faaliyet Alanlarımız » Aile Hukuku » Ziynet Eşyası Davasında İspat Yükü Nedir?

Ziynet Eşyası Davasında İspat Yükü Nedir? | Mükyen Hukuk

Öncelikle belirtmek gerekir ki; aksi kanıtlanmadığı sürece düğün takıları kadına bağlanmış sayılır ve kadının kişisel malı niteliğini taşır. Yargıtay kararlarında sıkça rastlanan genel düşünce ise; düğünde takılan ziynet eşyalarının kolay taşınabilir ve saklanabilir eşyalar olması sebebiyle genel anlamda kadının kendisinin üzerinde ya da eşiyle yaşadığı ortak konutta saklandığı bu sebeple de herhangi bir ayrılık, evden uzaklaşma durumunda kadının bu eşyaları yanında götüreceği düşüncesidir. Bu sebepten kaynaklı olarak dava dosyasında düğün takılarını iade talep eden kadının, evden ayrılış sebebini, düğün takılarını neden yanında götürmediğini, ya da yaşadığı ortak konutta muhafaza edip etmediklerini, kocasının ailesinin evinde, yahut kocaya ait bir banka hesabı veya kasada gibi başka bir yerde muhafaza edilmesinden kaynaklı ulaşamıyorsa nerede muhafaza edildiğini, eğer evlilik birliği süresince bozdurulup eşler tarafından harcandıysa bununla ilgili tanıklarını ya da delillerini, kadının kişisel malı olan ziynet eşyalarını evden ayrılırken alınmasının engellenip engellenmediği gibi durumlarının açıkça yer alması gerekir. Buradan da anlaşılacağı üzere iade talep eden kadına düğünde takılan ziynet eşyalarının kocasında kaldığının ispat edilmesi yükümlülüğü yüklenmiştir. Bu duruma ek olarak ispat yükü anlamında önemli olan bir başka hal ise; davalı konumunda olanın kocanın düğün takılarının evlilik birliği içerisinde evle ilgili farklı ihtiyaçları gidermek üzere kullanıldığını ileri sürmesi söz konusu kocayı bu borçtan kurtarmaz. Öte yandan belirtmekte yarar var ki; düğünde takılan ziynet eşyalarının kullanırken daha sonradan kadına iadesi yapılmamak şartıyla ve söz konusu kadının özgür iradesi ile onaylayarak bağışlaması sebebiyle kullanıldığını ispat etmesi durumunda artık davalı kocaya ziynet eşyalarının iadesi borcu yüklenmez. Ancak burada mutlaka belirtmemiz gerekir ki söz konusu bu durumun uygulama esnasında ispat edilmesi oldukça zor ve neredeyse imkansıza yakındır. Fakat yine de uygun kanıtlarla birlikte kanun tarafından verilmiş olan hak kullanılabilir bir hale gelir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 18/01/2018 Tarihli, 2017/17245 E. 2018/361 K. Sayılı Kararı’nda bu konuyla ilgili “Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının istemi ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, koca bunları iadeden kurtulur.” ifadelerine yer verilmiştir. Yine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 22/12/2014 Tarihli 2014/26823 E. 2014/26223 K. Sayılı Kararı’nda; “Düğünde takılan takı paraları ve ziynet eşyaları, taraflar arasında aksine bir anlaşma yoksa kadına ait sayılır. İade edilmeme koşuluyla verildiği kanıtlanmadıkça; bunların koca tarafından borçları için bozdurulup harcanması; onu iade borcundan kurtarmaz. Davacı-davalı koca, kadının takı ve ziynet alacağı taleplerine verdiği cevapta “onların hepsinin nişan, düğün ve ev eşyası borçları için kullanıldığını'' beyan ve kabul etmiş; takı parasının, kadın tarafından iade edilmemek üzere kendisine verildiğini de ispatlayamamıştır. Açıklanan bu nedenlerle, takı parası talebinin kabulü gerekirken; yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” ifadeleri ile konu hakkında açıklama yapılmıştır.

Tüm bu bilgiler ışığında söz konusu bu halde iade talep eden ve davacı konumunda olan kadının hem ziynet eşyalarının iadesinin talep edilmesi gereken doğru zamanı, hem talep etme şeklinin hukuka, ispat yüküne, olay örgüsüne, doğru delillere dayandırılarak, zamanaşımı süresi içerisinde olmasına gibi birçok etken ile davanın gidişatını ve sonucunu ciddi şekilde etkileyebilecek bir çok hususa dikkat etmesi gerekir. Öte yandan davalı konumunda olan kocanın da kurulacak doğru tezler ve kullanılacak doğru deliller ile borç yükünden kurtulma olasılığı mevcuttur.

Ziynet Eşyası Davasında Görevli Mahkeme Nedir?

Öncelikle burada belirtmek gerekir ki; ziynet eşyasının iade davasını açabilmek için evlilik birliği için olan eşlerin boşanmış olması zorunluluğu mevcut değildir. Eşler söz konusu ziynet eşyaları üzerinde her zaman tasarruf sahibi oldukları için kendi evlilik birlikleri devam ederken de ziynet alacağı talebinde bulunabilirler. Öte yandan boşanma esnasında ise; ister boşanma davası ile beraber ya da ister müstakil bir dava açma yolu ziynet eşyalarının iadesi talebinde bulunabilirler. Ziynet eşyası iadesi davaları için yetkili mahkeme genel yetkili mahkeme olan davalı olan tarafın yerleşim yeri mahkemesidir. Türk Medeni Kanunu’nun 2. Kitabı olan, Aile Hukukundan doğan bir talep olan ziynet alacağı için açılan ziynet alacağı davasında görevli olan mahkeme ise; davanın açılacağı yargı çevresinde, Aile Mahkemesi bulunan yerlerde Aile Mahkemesi, bulunmayan yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemeleri görev alır. Dava Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından sürdürülür, Aile Mahkemesi sıfatıyla karara bağlanır. “Ziynet eşyalarına yönelik temyiz itirazlarına gelince; davacı vekili müvekkilinin kişisel malı niteliğindeki ziynet eşyalarının davalı eş tarafından alınarak iade edilmediğini ileri sürmüştür. TMK'nın 226/1. Maddesinde, her eşin diğer eşte bulunan mallarını geri alacağı açıklanmıştır. Maddedeki bu düzenleme ile 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 4. maddesinde yazılı düzenlemeler dikkate alındığında ziynet eşyalarına yönelik olarak açılan davalarda Aile Mahkemesi görevlidir. O halde; mahkemece ziynet eşyalarına dair talep bakımından işin esasına girilerek taraf delilleri eksiksiz olarak toplandıktan sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.” şeklindeki ifadelere yer verilmiştir.

Resmi Nikahı Olmayan Eş Ziynet Eşyası Talebinde Bulunabilir mi?

Öncelikle burada belirtmek gerekir ki; resmi nikahın olmaması ziynet eşyası alacağı davasının önünde bir engel oluşturmaz. Söz konusu bu hallerde görevli olan mahkeme ise Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 04.06.2012 Tarihli bir kararında; “Somut olayda; taraflar arasında, nişan veya Türk Medeni Kanunu madde 134 ve devamında ön görülen yöntem ve koşullara uygun bir evlilik ilişkisi söz konusu değildir. Bu nedenle de uyuşmazlığın nişan veya evliliğin hukuki niteliğine ve sonuçlarına ilişkin Medeni Yasa'nın İkinci Kitabı hükümleri çerçevesinde ve aile mahkemesi tarafından çözümlenmesi mümkün değildir. Dava konusu olay, 4721 sayılı Medeni Yasa'nın İkinci Kitabından doğan dava ve işler arasında olmadığından, uyuşmazlığın, genel hukuk mahkemelerinde çözümlenmesi gerekir. Şu durumda yerel mahkemece, Asliye Hukuk Mahkemesi olarak davaya bakılması ve işin esasına girilerek uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekirken yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.” ifadeleri yer alır.

Mükyen Hukuk Bürosu uzman avukatlarından randevu almak için:

Randevu Al
0216 784 43 20