Tehdit Suçu Nedir?

Anasayfa » Faaliyet Alanlarımız » Ceza Hukuku » Tehdit Suçu Nedir?

Tehdit Suçu Nedir? | Mükyen Hukuk

Öncelikle belirtmek gerekir ki tehdit suçu birçok suçun unsuru olabilir. Buna ek olarak tehdit suçu aynı zamanda kendi başına da suç teşkil eden bir fiil olarak Türk Ceza Kanunu’nda düzenleme altına alınmıştır. Yargıtay tarafından tehdit suçuna ilişkin verilen kararlarda tehdidi kişilerin iç huzurunu bozan bir olgu olarak tanımlar. Türk Ceza Kanununun hürriyete karşı işlenen suçlar başlığı altında tehdit suçu düzenlenmiştir. Kanun koyucu tarafından tehdit suçunun düzenlemesinin amacı kişilerin huzur ve emniyet içerisinde yaşamasını sağlamaktır. Söz konusu bu durum Türk Ceza Kanununun 106. maddesinin gerekçesinde “Burada tehdidin koruduğu hukuki değer, kişilerin huzur ve sükunudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükununa karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat, tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir.” şeklinde ifade edilmiştir.

Türk Ceza Kanununun 106. maddesinde yer alan düzenlemelere göre tehdit suçu, bir başkasını, kendisinin ya da yakınının hayatına, vücut ya da cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı açısından büyük bir zarara uğratacağından ya da sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit etmek suretiyle meydana gelir. Buradaki tanımlamadan anlaşılacağı üzere tehdit suçu seçimlik hareketle işlenen bir suç tipidir. Öte yandan yine belirtmek gerekir ki suçun işlenişi bakımından bir şekil şartı aranmamıştır. Bu nedenle tehdit suçu sözlü olarak işlenebileceği gibi yazılı ya da davranış yoluyla da işlenebilir. İlgili kanun maddesinin ilk cümlesinde suçun temel hali “veya” bağlacı ile ayrılan ikinci cümlesinde ise daha az cezayı gerektiren nitelikli hali ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir.

Tehdit Suçunun Faili Kimdir?

Burada vurgulamak gerekir ki tehdit suçu gerçek kişi olmak kaydıyla herkes tarafından işlenebilir. Buna göre tehdit suçunda fail açısından özel bir nitelik aranmamıştır. İlgili kanun maddesinde de suçu tanımlarken “tehdit eden kimse” ifadesini kullanılarak söz konusu suçun failinin herkes olabileceği düzenlenmiştir.

Tehdit Suçunun Mağduru Kimdir?

Saldırıya uğrayan kişiler mağdur ifadesi ile tanımlanır. Bu anlamda tehdit suçunun mağduru iç huzuru bozulan kişidir. Buna göre; hürriyeti ihlal edilen herkes suçun mağduru olabilir. Ancak belirtmek gerekir ki suçun mağdurunun belli olması gerekir. Bu bağlamda bir muhataba yöneltilmeyen ya da muhatabı belirlenemeyen ifadeler tehdit suçunu meydana getirmez.

Burada ayrıca ifade etmek gerekir ki mağdur olan kişinin kendisine tehdit yöneltilen tehdidi algılayabilmesi gerekir. Buna göre; eğer söz konusu kişi kendisine yöneltilen tehdidi herhangi bir nedenle algılayamıyor ya da yaş vb. gibi nedenlerle kavrayamıyorsa tehdit suçu meydana gelmez. Yargıtay tarafından konu ile ilgili verilen bir kararda “suç tarihi itibariyle mala zarar ve tehdit suçlarına yönelik TCK'nın 32. maddesi uyarınca “akıl hastalığı veya zayıflığı nedeniyle, işlediği fiillerin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azalmış veya önemli derecede azalmış olup olmadığı” konusunda usulünce sağlık kurulu raporu alınarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi, isabetsizdir.” ifadelerine yer verilmiştir.

Tehdit Suçunun Şartları Nelerdir?

Tehdit suçu ile ilgili maddi unsurları bir başkasını, kendisinin ya da yakınının hayatına, vücut ya da cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit etmek oluşturur. Tehdit suçunun oluşması için öncelikle ağır ve haksız bir saldırının mevcut olması gerekir. Buna göre; suç işleyen bir kişiye ihbar edeceğinden bahisle bildirimde bulunmak suçu meydana getirmez. Yargıtay'ın konuyla ilgili bir kararında “Dosyanın incelenmesinden; sanığın kızını tedavi için getirdiği hastanede asansörlerin çalışmaması ve tuvaletlerin kapalı olması nedeniyle şikayetçi olmak amacıyla gittiği idari büroda hastane müdürü olan katılana hitaben "senin adın ne, sana göstereceğim" dediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Katılan, sanığın iddianamede belirtilen sözleri sarf ettiğini ileri sürmüş, sanık ise tüm aşamalarda, suçlamaları kabul etmeyerek, sadece Sağlık Bakanlığına şikayet edeceğini söylediğini ifade etmiştir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; olayın oluş biçimi, anılan sözler, tartışmanın bütünü ve söylendiği bağlam içinde değerlendirildiğinde, sanığın maruz kaldığını düşündüğü ve iddia ettiği haksızlığa karşı şikayet hakkını kullanacağını bildirme niteliğinde olduğu, şikayet hakkının kullanılması kapsamında söylendiği, Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre de anılan sözlerin şikayet hakkının kullanılması kapsamında kaldığının anlaşılması karşısında, olayda TCK'nın 26/1. maddesinde düzenlenen "hakkın kullanılması" kapsamında hukuka uygunluk nedeninin bulunduğu gözetilerek sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırıdır.” şeklindeki ifadelere yer verilmiştir.

Öte yandan yine ilgili kanunda hukuka uygunluk hali olarak sayılan durumların varlığı halinde tehdit suçu meydana gelmez. Örnek vermek gerekirse meşru müdafaanın mevcut olması halinde tehdit suçu oluşmayacaktır. Tehdit suçunda saldırının ağırlığı açısından ikili bir ayrım mevcuttur. Buna göre eğer tehdit kişinin hayatına, vücut ve cinsel dokunulmazlığına yöneltilmiş ise burada tehdidin objektif olarak ciddi görülmesi suçun oluşumu açısından yeterli olur. Öte yandan söz konusu tehdidin malvarlığına yöneltilmesi halinde ise zararın büyük olması şartı aranmaz. Tehdit suçunun oluşması için tehdidin kişinin ya da bir yakınının hayatına, vücut ve cinsel dokunulmazlığına ya da mal varlığına yöneltilmiş olması gerekir. Buna ek olarak sair kötülük bildirimi de tehdit sayılmıştır. Tehdit suçunun oluşması için aranan bir diğer şart ise tehdidin elverişli olmasıdır. Türk Ceza Kanunu 106. maddesinin gerekçesinde “Suçun oluşması bakımından tehdit konusu kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmemesi, önemli değildir. Tehdidin objektif olarak ciddi bir mahiyet arz etmesi gerekir. Yani, istenilenin yerine getirilmemesi halinde tehdit konusu kötülüğün gerçekleşeceği ihtimali objektif olarak mevcut olmalıdır. Sarf edilen sözler, gerçekleştirilen davranış muhatap alınan kişi üzerinde ciddi bir korku yaratma açısından sonuç almaya elverişli, yeterli ve uygun değilse, tehdidin oluştuğu ileri sürülemez. Failin söz ve davranışlarının muhatabı üzerinde ciddi şekilde korku ve endişe yaratacak uygunluk ve yeterlilik içerip içermediğinin her somut olayda araştırılması gerekir. Objektif olarak ciddi bir mahiyet arz eden tehdidin somut olayda muhatabı üzerinde etkili olması şart değildir. Kişi, fail, objektif olarak ciddi bir mahiyet arz eden söz ve davranışlarla mağduru tehdit etmek istemiş olmasına rağmen; mağdur, bu söz ve davranışları ciddiye almamış olabilir. Bu durumda tehdit yine gerçekleşmiştir. Tehdidin gerçekleşip gerçekleşmemesi, muhatabı üzerinde etkili olup olmamasına bağlı tutulmamalıdır. Failin de kendisinin tehdit konusu tecavüzü gerçekleştirebilecek imkan ve iktidara sahip olduğu kanaatini karşı tarafta uyandırdığını bilmesi gerekir. Mağdurda bu kanaat uyandırıldıktan sonra, failin tehdit konusu tecavüzü gerçekleştirebilecek imkan ve iktidara gerçekte sahip olmamasının bir önemi yoktur. Mağdur tehdit konusu tecavüzün ciddi olduğuna hile kullanılmak suretiyle inandırılmış olabilir. Fakat, batıl inançlara dayanılarak bir kötülüğe maruz bırakılabileceği beyanıyla, bir kimse tehdit edilmiş olmaz.” ifadelerine yer verilmiştir.

Mükyen Hukuk Bürosu uzman avukatlarından randevu almak için:

Randevu Al
0216 784 43 20

Diğer Makalelerimiz: